shape
shape

16-31 MART 2025

16-31 Mart 2025

Dünya Ne Konuşuyor Raporları

“Dünya Ne Konuşuyor?” (DNK) Raporlarımızı; Ekonomi, Politika, Çevre, Sosyal ve Teknoloji olmak üzere beş ana başlıkta ayda iki defa okurlarıyla buluşturmaya devam ediyoruz. DNK Raporları üyelerimize özel gönderilmekte olup, üç ay önceki raporlar web üzerinden genel erişime açık halde paylaşılmaktadır.

Detaylar

  • Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) yayınladığı son raporda, küresel GSYH’nin 2024 yılında görülen %3,2 seviyesinden 2025 yılında %3,1’e, 2026 yılında ise %3’e gerileyeceği öngörülüyor. OECD, büyümede beklenen aşağı yönlü revizenin mevcut küresel ticaret engelleri, kısıtlamalar, tarifeler ve jeopolitik belirsizlikler nedeniyle kaynaklandığını ve bu durumun hane halkı harcamalarını da baskılayacağını tahmin ediyor. ABD’de tarifeler nedeniyle GSYH büyümesinin 2025 yılında %2,2’ye, 2026 yılında ise %1,6’ya gerileceği ifade ediliyor. İspanya’nın 2025 yılında %2,6, 2026 yılında ise azalma göstererek %2,1 büyümesi bekleniyor. Enflasyon tahminlerine bakıldığında G20 ülkelerinde enflasyonun 2025 yılında %3,8, 2026 yılında ise %3,2’ye düşeceği, ABD’de ise enflasyonun 2024 yılında görülen %2,5 seviyesinden 2025 yılında %2,8’e yükseleceği tahmin ediliyor.

 

  • Enerji fiyatlarında yaşanan artışlar sadece ülkedeki hane halklarını değil, aynı zamanda o ülkedeki sanayi sektörünü de ciddi anlamda etkilemektedir. Enerji fiyatlarındaki yüksek dalgalanma trendi ABD’de 1980’lerin sonunda ortaya çıkarken, Avrupa Birliği’nde (AB) 2020 yılında belirgin şekilde görülmüştür. Küresel çapta enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar 2001-2015 döneminde %4,6 olurken, 2016-2024 yılları arasında %15,2’ye yükselmiştir. Avrupa, doğal gaz ihtiyacının %80’ini boru hatları aracılığıyla karşılarken, 2024 yılı itibarıyla bu oran %50’ye düşmüştür. Doğal gaz sanayi sektöründe yoğun şekilde kullanılırken, fiyatında yaşanan her türlü dalgalanmanın üretim maliyetlerini doğrudan artırdığı ifade edilmiştir.

 

  • ABD Başkanı Trump’ın göreve başlamasıyla ABD ile Rusya arasındaki ilişkilerin nasıl olacağı merak konusu oldu. İki ülkenin Ukrayna krizi üzerine müzakerelere başlaması kamuoyunda olumlu karşılandı. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, başlayan müzakereler sayesinde iki ülkenin de uçurumun kenarından uzaklaştığını ifade etti. Müzakerelerin gergin ortamı yumuşatacağı ancak gerçek bir sonuca ulaşmanın oldukça zor olacağı belirtildi. Ukrayna’nın Batılı ülkelerden füze sistemleri temin etmesiyle Rusya, Belarus’ta nükleer silah konuşlandırdı. Mevcut durumda Rusya ile NATO arasında büyük bir silahlı çatışma yaşanma riskinin ise hâlâ devam ettiği vurgulandı. 

 

  • ABD’nin geri çekilmesi ile Avrupa Birliği’nin kendi güvenliğini sağlama zorunluluğu doğmuş ve bu sebeple kendi savunma kapasitesini güçlendirmek için iç kaynaklara yatırım yapmıştır. Ancak, sınır ötesi müttefikleri ile iş birliğini artırması gerekmektedir. Türkiye ve AB bazı konularda anlaşamasa da özellikle Ukrayna’ya destek sağlama ve Karadeniz’de Rus hareketlerini kısıtlama açısından ortak çıkarları desteklemiştir. Türkiye; NATO’daki en büyük ikinci orduya sahip olması, gelişmiş savunma sanayisi ve sınır ötesindeki diplomatik etkileri sebebiyle AB için stratejik bir ortak olarak görünmektedir. Türkiye’nin Afrika, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya’daki bağlantıları sayesinde NATO’nun bu bölgelerdeki etkisini artırmaya yardımcı olacağı düşünülmektedir.

 

  • Biyoteknoloji insanlık tarafından 10.000 yıldan fazla süredir kullanılırken, modern biyoteknoloji bilimsel alanların yanı sıra geleneksel ve geleneksel olmayan ulusal güvenlik alanlarına da katkı sağlamaktadır. Küresel sağlık güvenliğinde devrim yapan biyoteknoloji, Covid-19 pandemisinde önemli rol üstlenmiştir. Tarım sektöründe ise genetiği değiştirilmiş organizmalar sayesinde verimliliği artırarak gıda güvenliğine katkıda bulunmuştur. Biyoteknolojinin olumlu yönlerine odaklanılsa da risk taşıyan yönleri de bulunmaktadır. Biyoteknoloji gıda yapısını bozarak doğal ekosisteme zarar verebileceği ve biyolojik silahların gelişerek farklı hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabileceği belirtilmiştir.

 

  • Dronlar, teknolojinin hızlı şekilde gelişmesiyle günlük hayatımıza adapte olmuştur. Dronların siviller tarafından kullanımı giderek yaygınlaşırken, dron teknolojisinin askeri alanlara uyarlanması özellikle Ukrayna Savaşı ile tekrar gözler önüne serilmiştir. FPV (birincil şahıs görüşü) dronlar özellikle FPV dron yarışları ile ün salmış ancak daha sonra askeri kullanımlarda oldukça pratik olacağı düşünülmüştür. Operasyonel ve üretim maliyetlerinin nispeten düşük olması, tasarım kodlarının açık kaynaklı olması ve ihtiyaç duyulan tüm bilgilere kolay erişim sayesinde askeri pilotlar için cazip hale gelmiştir. Savaş alanlarındaki elverişsiz ve zorlu koşullarda insan hayatını tehlikeye atmadan FPV dronlar sayesinde verilen görevlerin başarılı şekilde yerine getirilebileceği ifade edilmiştir.

Hızlı İletişim

Konuyla ilgili merak ettikleriniz veya iletmek istedikleriniz için hemen bize yazabilirsiniz!

Diğer Raporlar